20 NİSAN 2024
BIST 100 9.693,46 % 1,77
DOLAR 32,500 % 0,08
EURO 34,690 % -0,12
ALTIN GR. 2.499,53 % 0,61
BRENT 86,620 % 0,27
BTC 64.062,21 % 0,84
Yazı Giriş: 21.06.2021 - 12:44 | Son Güncelleme: 08.07.2021 - 10:01

Ticaretimizi sürdürebilmek için sürdürülebilirlik üzerine


Tüm sektörlerle olan ilgisi nedeniyle sürdürülebilirlik hakkında birçok çalışma yapılagelmektedir. Bu konuda muhtelif yazılar yazılmakta, araştırmalar yayınlanmaktadır. Konu basit bir anlatım ile iklim ve çevre koşullarına ayak uydurma ve küresel çapta bir bilinçlenme olarak ifade olunabilir.

Nedir bu bilinçlenme? Yerkürede sanayileşme neticesinde çevresel ortamda meydana gelen olumsuz değişimlerin ortadan kaldırılmasına yönelik alınması gerekli tedbirlerin tüm kesimler tarafından algılanmasıdır. Bu algı kendiliğinden ortaya çıkmayınca, AB ülkeleri tarafından ortaya konan ve ilk önce Hollanda’da gelişen bir eğilim yasal bir şekle bürünmekte ve uluslararası ticareti de kökünden değiştirecek bir boyut almaktadır. Hal böyle olunca iklim değişikliğinin ticaret ile ilişkisi güçlenmektedir.

Nitekim, Aralık 2019’da AB Yeşil Mutabakatı olarak açıklanan bu husus içerik olarak döngüsel ekonominin gelişmesini ve sürdürülebilirliği sağlama amacı gütmektedir. Bu çerçevede, üretimden tüketime değin her aşamada dikkat edilmesi gerekli çevresel değerlendirmeler ön plana çıkmakta, belirlenen kriterlere uyum sağlanamamasının bir takım ağır yaptırımları gündeme gelmektedir.

İlk önce üretim sürecinde kullanılmış ürünlerin tekrar dönüşüme alınması ve bunlardan üretilen ürünlere öncelik verilmesi, üretimde kullanılan enerjinin minimize edilmesi doğaya zararı olmayan alternatif kaynakların kullanımı, su kullanımının azaltılması gibi hususlar hedeflenmektedir. Bu konuda elbette özel ve kamu sektöründe atılması gerekli birçok adım bulunmaktadır. Tüm bu adımların birbiriyle uyumlu bir şekilde birbirini destekler şekilde yapılması gerekmektedir. Örneğin özel sektörde bu yönde yapılacak yatırımlarda ihtiyaç duyulan kullanılmış malzemenin, ki bu sistemde hammadde olarak ortaya çıkacaktır, temin edilememesi durumunda atılan adımın ve yatırımın hiçbir anlamı olmayacaktır. Bu yatırımları besleyecek ürünlerin tedariğine imkân veren mevzuat düzenlemelerinin derhal ortaya çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca ulusal döngüsel ekonomi eylem planlarının hazırlanması, teknolojik dönüşüm için Ar-ge alt yapılarının oluşturulması, endüstriyel simbiyozlar (bir şirketin atığının diğerinin hammaddesi olması ve/veya onun üretiminin veya atığının diğerinin üretim sürecinde kullanılması gibi) vasıtasıyla birbirini tamamlayıcı ve herbiri döngünün bir parçası olan şirket yapılarının ortaya çıkarılması kalıcı yeşil iyileşmelerin sağlanması hususunda atılması zorunlu adımlardandır. Dünyada genel eğilim kullanılmış ürünlerden elde edilen yenilenmiş ürünlerin üretilip tüketilmesi iken, ülkemizde bu konuda bazı hatalı algılar bazı hatalı davranışlar sonucu alınan sert önlemler nedeniyle, tabir caizse kurunun yanında yaşı da yakan düzenlemeler neticesinde bahse konu eğilimlerin tersi durumlar ortaya çıkmaktadır. Oysa, konunun çok daha iyi irdelenmesi ve sorunun temeline inilerek gerekli önlemin orada alınması, yüzeysel incelemelerle genel tedbirler alınmaması fırsatları değerlendirme açısından önem arz etmektedir.

AB ülkemiz açısından son derece önemli bir pazardır, ancak bu pazar sadece ülkemiz açısından değil rakiplerimiz açısından da önemli bir pazardır. Dolayısıyla, pazar şartlarında yaşanan değişikliklere ayak uydurmak ve hatta rakiplerimizden önce ayak uydurmanın son derece önemli bir pazar kazanımı yaratacağı da bir gerçektir. Konu tek boyutu ile ele alınmamalı, yani AB tarafından ticaretin engellenmesi için ekstra vergiler getirilmesinin eleştirilmesi noktasından bakılmamalı, aynı zamanda bu değişime uyum sonrasında ortaya çıkacak fırsatlar hususu da iyi değerlendirilmelidir. Burada önlem almak fırsat, geç kalmak ise büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktır. Kaldı ki bu durum sadece AB yöneticilerince değil tüketiciler tarafından da zorlanan bir süreçtir.

Zaman zaman yapılan toplantılarda buna AB’nin kendisinin hazır olmadığı yönünde de değerlendirmeler yapılagelmektedir. Ancak, unutulmamalıdır ki bu konuda ortaya çıkacak mevzuat düzenlemeleri AB ülkelerini bu noktaya getireceği gibi, tüketici bilinçlenmesinin de buna yardımcı olacağı bir gerçekliktir. Kaldı ki, AB bu yönde dönüşüm için çok büyük bir kaynağı kullanmaya karar vermiş durumdadır. Bu nedenle, sebepten ziyade sonuca odaklanarak bu sonuç karşısında nasıl ilerlenmesi gerektiğine konsantre olmakta fayda bulunmaktadır. Aksi söylemlerin kimseye pek bir faydası olmayacağı aşikardır. Bu konu önemlidir ve üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Yarın dizimizi dövmemek için şimdiden önlemimizi almalıyız, elbette devlet ve özel sektör işbirliği ile. Avrupa ülkeleri de bunu zaten çok faktörlü ittifaklar şeklinde yapabilmektedirler. AB ülkeleri ile başlayan süreç, Çin Halk Cumhuriyeti’ nin 2060 yılına dair benzer hedefler koyması ve Amerika’nın Biden Hükümeti sonrası iklim politikalarını revize edip AB’ ye yaklaşan tutumlar sergilemesi ile devam etmekte bu durum dünya ticaretinin lokomotiflerinin iklime duyarlı politikalar benimsemesinin bu ülkelere mal tedariki yapan devletlerin de benzer regülasyonlar ve düzenleyici mekanizmalar getirmesini zorunlu kılmaktadır. Yeşil iyileşmeye adapte olamayan devletlerin ve politikalarını bu doğrultuda revize etmeyen ülkelerin ticaret pazarlarından dışlanacağı aşikar görünmektedir.

Konuya geniş bir perspektifle yaklaşıp, SWOT analizimizin çok iyi bir şekilde yapılıp, ortaya çıkan sonuçlara odaklanarak yol alınması büyük önem taşımaktadır.

Bu konuda, birçok alanda önemli çalışmalar yapılmaya başlanmış ve uygulamaya ilişkin mekanizmanın nasıl işleyeceğinin detayları da tartışılmaktadır. Bu sürecin dışında kalmayıp, tam tersine aktif bir şekilde dönüşüm için gerekli çalışmaların kamu özel işbirliği, ki akademinin bunun dışında düşünülmesi sözkonusu olamaz, ile gerçekleştirilmesi bir zorunluluktur.

 


YORUMLAR

Ticaretimizi sürdürebilmek için sürdürülebilirlik üzerine
yazısına yorum yapın
0 YORUM